Kişi yaşadığı şu hayata kendini ister istemez kaptırıyor. Şartlar neyse hemen adapte oluyor ya da olmaya çalışıyor.İnsanın dünyalık tutkuları, nefsi arzuları kendisi için asıl olması gerekenlerin önüne geçebiliyor."Helal dairesi keyfe kafidir." diyeceksiniz. Evet kafidir fakat buna kalbiniz, vicdanınız ne diyor? Bir takım fiilerin fetvasına uyarak işin takva boyutunu unutmuş bulunmaktayız.İşin Muhabbetullah kısmı unutulmaya yüz tutuyor. " Farzını kılıp çıkayım" sözü buna en anlaşılır örnek diyebiliriz. Tamam Allah Teala bizi farzlarla mükellef kılmış fakat nerde kaldı Resülullah (s.a.v) sevgisi, ümmetim diyen bir peygamberin sünnetini ihmal eden bizler...Sünnetleri ihmal etmiş birisi mahşer aleminde Peygamberimiz (s.a.v)'in yüzüne nasıl bakacak ki... Bu en anlaşılır örneği...Buna benzer ne ihmalkârlıklar var hayatta.
Resul (s.a.v) sevgisinden bahsedenin aşkı sabah namazlarına kalkıp kalkmamasıyla belli olur. Eğer orayı özledim diye vaaz eden birisi bile bile, keyfi için sabah namazına kalkmıyorsa kimse kimseye masal anlatmasın.
Kişi yaşadığı anın, kalbinin, ruhunun farkında olması gerekiyor.Yaradılış gayesi neyse o gayeye uygun fiiler sergilemesi lazım. Yani "İbnü'l vakt" olmak...Yani vakit neyi gerektiriyorsa onu yapması gerekiyor.Şartları kendisine uydurması lazım.
Kalbimizin farkında olmamız gerekiyor dedik.Çalışan maddi bir kalbimiz var. Bu kalbin çalışmasını düzenini ve işlevini tefekkür ettiğimiz zaman O yüce müessirin şaheserini görmek gayet tabidir akıl sahipleri için.Fakat bunun yanında bir de insanda manevi kalp var ki bu kalbinde farkında olmak gerekiyor.Nasıl olacağız ki? Tabi ki de severek.Aslında her şey sevince güzel.Sevmek insanın kalbinin olduğunun farkına varmasıdır. İşte aşk ve muhabbetin gerçekleşebilmesi için kişinin sevmesi gerekiyor.Kişi zahiren bir çok bilgi ve malumat sahibi olabilir. Ama kalbinde o sevme yeteneği yoksa hayat onun için kuru bir ağaç gibidir.En başta ibadetler severek ve kalbi bir muhabbetle yapılması gerekiyor.Aksi takdirde yukarıdaki söylediğimiz durum zuhur eder.Kişiler arasındaki iletişimde böyledir.Kişi insanları sevmesi onlara karşı hoşgörülü olması lazım.Yunus Emre (k.s) hazretlerinin
dediği gibi " Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü."
Kişinin sıfatı değişkendir. Fakat zatı âlîdir. İnsan kötüyken bir bakmışsınız iyi oluverir.Ama hep zatı âlîdir. Çünkü insan dünyaya Allah Teala'nın halifesi olarak gönderilmiştir. Zatının âlî olması buradan mütevellittir. Bundan dolayı kişiler birbirleriyle olan iletişimlerinde karşıdaki kişinin Allah Teala'nın halifesi olduğunu bilerek iletişim kurmalıdır.Böyle davranılırsa severiz, severek aslımıza döneriz.
Sevmek insanı insan yapar. Çünkü sevmek insanlık vasıflarının olmazsa olmazlarındandır.Sevmeyerek yapılan işten pek hayır gelmez.Gönülsüz pazar mide bozar hesabı...Belki mükellefiyetlerimizden kurtulabiliriz ama hayatın kuru kuru geçmemesi için sevginin kalbe yerleşmesi lazım.Yani o sevme yeteneğinin olması gerekiyor.Olması lazım ki Allah Teala o kalbe güzel hasletler nakşetsin.
Peki seveceğiz de ölçü nedir? Bir kere insanda sevme yeteneğinin olması çok büyük önem arz ediyor. Masivayı sevenin kalbi bir bakmışsınız Allah sevgisiyle dolmuştur.Çünkü kalpleri çeviren Allah kötü kalpli kişinin kalbini iyilikle, güzel hasletlerle doldurmaya kâdirdir.
Sevmenin ölçüsüne gelecek olursak, aşk tektir ve her şey o aşk içindir.Yani kişinin sevdiği kim olursa olsun Allah rızası için sevmeli, kızmasıda Allah rızası için olmalıdır.
Bu konuda en müşahhas örnek şudur:
Bir gün peygamber Efendimiz (s.a.v) Hz.Ali (k.v) ye der ki; Allah'ı mı çok seviyorsun, beni mi çok seviyorsun? Fatıma'yı mı çok seviyorsun? yoksa Hasan ve Hüseyin'i mi çok seviyorsun? diye sorar.
Hz. Ali Cevap veremez ve biraz da şaşırır.Efendimiz'den (s.a.v) izin ister ve eve gider.Onun bu halini gören Hz. Fatıma(r.anha) validemiz sorar:
-Nedir bu halin ya Ali der.
Hz.Ali (k.v) durumu anlatır.
Hz.Fatıma validemiz der ki:
Çok basit.Allah Teala'yı kulluğumla, Peygamberimizi ümmetliğimle, Fatıma'yı kocalığımla, Hasan ve Hüseyin'i babalığımla seviyorum de der.
Hz.Ali (k.v) sevinerek gider ve bu cevabı Efendiler efendisine arz eder. Ve buyururlar ki:
-Doğru dedin fakat bu cevap Fatıma kokuyor der.
İşte ölçüde bu örnekte bu.Bizde hayatımızdaki sevmelerimizi ve kızmalarımızı bu minvalde yaparsak Allah Teala'nın istediği gibi bir kul olma yolunda epeyce ilerlemiş oluruz.
Sevmek insanın incelmesi ve kalbinin hassaslaşması için büyük önem arz etmekte.Ama yukarıda söylediğimiz ölçü doğrultusunda olursa. Sevmek hakkında bir çok şey söylenebilir fakat şimdilik biz bunlarla kifayet edelim.Bir daha ki yazıda görüşmek üzere...
Asıla edersek rücu
Elbet kaçmaz ipin ucu
Ayırmadan şucu bucu
Sevmek de hoş sevilmek de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder